Skip to main content

Kundalini Yoga

“Farkındalık yogası” olarak da bilinen Kundalini’nin amacı kişinin Yüksek Benliğini uyandırmasıdır. Jung’un amacı ise, Kundalini yogaya benzeyen sembolizmin psikolojik anlamını aydınlatmaktı.

Jung’un Kundalini Yoga Psikolojisi

Jung’un 1932’de Zürih’teki Psikoloji Kulübünde sunduğu Kundalini yoga semineri, Doğu düşüncesinin psikolojik anlayışında ve iç huzurun sembolik dönüşümlerinde yaygın olarak bir kilometre taşı olarak kabul edildi. Kundalini yoga, Jung’a yüksek bilincin gelişim aşamaları için bir model sundu ve o, sembollerini bireyleşme süreci açısından yorumladı. Bir bakıma Kundalini meditasyonu, batının şimdi “Psikanaliz” olarak adlandırdıkları şeydir.

Jung ilk kez 1912 yılında yayımladığı Libidonun Sembolleri ve Dönüşümleri’nde Upanişadlar ve Rig Veda’daki pasajların psikolojik yorumlamalarını aktardı. Jung, yoga ve analitik psikoloji arasında önemli paralellikler olduğunu belirtti. Bu paralellikler özellikle Kundalini yoga, Çin’deki Tantrik yoga, Lamaizm ve Taoist yoga sembolizmleriydi. Jung: “Zengin sembolizmleriyle bu yoga biçimleri, kolektif bilinçaltının yorumlanması için bana paha biçilmez karşılaştırmalı materyal sağlıyor.” Onun yoga tanımı psikolojikti: “Yoga başlangıçta doğal bir içe dönünüş süreciydi. . . . Bu tür içe dönüşler, kişilik değişikliklerinin karakteristik içsel süreçlerine yol açar.”

Jung, tantrik yogaya ilişkin psikolojik anlayışını ise şu şekilde belirtmiştir: “Hint felsefesi, bizden bağımsız olsa da kişisel psikolojimizi etkileyen, ego-dışı duruma verilen yorumdur. İnsan gelişiminin amacını, ego-dışı özel doğası ile bilinçli ego arasında bir yaklaşım ve bağlantı oluşturmak olarak görür.”

Kundalini ve Çakra

Kundalini enerjisi sarmal bir yılan gibidir: Omurganızın dibinde oturan ve uyuyan bir yılan gibi düşünebilirsiniz.
Jung’a göre Kundalini ise: “Yılanı ancak doğru davranış ile uyandırabiliriz. Psikoloji terimleriyle ifade edildiğinde bu, bilinç dışına yalnızca bir yoldan, yani arınmış bir zihin, doğru bir tutum ve göklerin lütfu ile gidilebileceği anlamına gelir, ki bu da Kundalinidir.” Kundalini için Jung’un da belirttiği gibi aslında bilinç dışına ulaşmak yani farkındalık da diyebiliriz.

Kundalini yoga ise bu enerjiyi aktive etmek için uygulanır, bu enerjinin çakralar ve omurganız boyunca yukarı hareket etmesine izin verir. Yogada çakralar vücudunuzdaki yedi enerji merkezidir.

Çakralar, imgeler dışında ifade edemediğimiz son derece karmaşık psişik gerçekleri sembolize eder. Bu nedenle bizim için çok değerlidir çünkü psişenin sembolik bir teorisini vermek için bir paralelliği temsil ederler. Psişe (insan zihninin, bilincinin ve bilinç dışının tamamıdır) o kadar karmaşık, o kadar geniş ve bizim için bilinmeyen unsurlar açısından o kadar zengindir ve yönleri o kadar şaşırtıcı derecede birbiriyle örtüşür ve iç içe geçer ki, ne olduğunu anlamaya çalışmak için sembolleri kullanırız.

Çakraların sembolize ettikleri bize bilincin ötesine uzanan bir bakış açısı sağlar. Bunlar, bir bütün olarak psişe, onun çeşitli koşulları ve olasılıkları hakkında sezgilerdir. Ruhu kozmik bir bakış açısından sembolize ederler. Sanki bir süper bilinç, her şeyi kapsayan bir ilahi bilinç, psişeyi yukarıdan inceliyormuş gibi.

Kundalini’yi uyandırmak için her çakranın dengede olması önemlidir. Her bir çakra farklı duyguyu, vücudunuzun farklı bir bölgesini temsil eder. Bu nedenle her bir çakra için ayrıca çalışılması gerekir. Bir sonraki yazılarda her bir çakrayı detaylı olarak inceleyeceğiz ve Jung’un da sembolizmi ile birlikte psikoloji ile ilintili tarafına da daha hayatımızdan örneklerle bakacağız.

Kundalini’yi uyandırmayı başardığınızda, o potansiyelinin dışına çıkar, bizimkinden farklı bir dünyada yaşamaya başlarsınız. Bu sonsuzluğun dünyasıdır.

Carl Gustav Jung