Skip to main content

Muladhara

Her çakrayı bir merdiveni gibi, aşağıdan yukarıya doğru işleyeceğiz. Tüm çakralar bir saat gibi çalışır yani hepsi birbiriyle ilişkilidir, birbirine uyum sağlar, yanıt verir, tıpkı herhangi bir bütünsel sistem gibi.

Sanskritçe: Muladhara

Türkçe: Kök Çakra

Yeri: Omurganın tabanı, kuyruk sokumu

Ana Konusu: Hayatta Kalma

Element: Toprak

Renk: Kırmızı

Gölgesi: Korku

Kimlik: Fiziksel Kimlik

Aşırılık Olduğunda: Ağırlık, miskinlik, monotonluk, obezite, istifçilik, maddecilik, açgözlülük

Yetersizlik Olduğunda: Korku dolu, huzursuz, fiziksel zayıflık, kafası karışık

Amaç: İstikrar, köklenme, fiziksel sağlık, varlık, güven

Psikolojik Rahatsızlık: Yeme Bozuklukları, Bağımlılıklar

Kök çakra, Muladhara, fiziksel olarak omurganın tabanında bulunur. Bu nedenle, omurganın tabanını yönetir ve bacakların altında kalan her şey; iskelet sisteminiz, kemikleriniz, omurganızın tabanı, ayaklar, dizler, ayak bilekleri ile ilgili herhangi bir dengesizlik ilk çakra sorununun bir göstergesi olacaktır. Muladhara ayrıca kalın bağırsağı ve böbrek üstü bezlerini (adrenal bezler) de yönetir. Böbrek üstü bezlerinden salgılanan hormonlar noradrenalin ve adrenalindir. Bu iki hormon merkezi (otonom) sinir sisteminden gelen uyarılar sonucunda salgılanır. Tehlike ya da temel içgüdüler ile ilişkilidir. Acil durumlarda salgılanan epinefrin (adrenalin) vücudun hazır olması için gereken fiziksel aktiviteleri düzenler. Kalp ritmi hızlanır, göz bebekleri açılır, burun delikleri genişler, bacak ve kollara kan akışı hızlanır yani klasik savaş ya da kaç tepkisinin temelleri atılır. Hayatta kalma korkusu içindeysek ya da herhangi bir fiziksel tehditte hayatımız için korkuyorsak, bu Muladhara’yı etkileyecektir.

Muladhara’ya Psikolojik açıdan bir bakış

Psikolojik olarak, Muladhara’dan bahsettiğimizde bu dönem doğum öncesi ve sonrasındaki 12 aya tekabül eder. Yaşamının ilk birkaç ayında, bebek sadece temel ihtiyaçlarıyla meşguldür Yemek, uyku ve tuvalet. Diğer türlerin aksine, bize bakmak için tamamen diğer insanlara bağımlıyız. Bu yüzden bebeklik döneminde bizimle ilgilenileceğini bilmek bedenlerimizde güvende hissetmenin fiziksel bir kimliğidir. Bebekler ya ebeveynlerine ya da birincil bakıcılarına tamamen bağımlıdır. Dolayısıyla annelerimizle olan ilişkimizle ilgili her şey Muladara’ya dayanmaktadır. Annemizle veya bakıcımızla olan ilişkimiz psikolojik güvenliğimizin altyapısını ve temelini yönetir. Dünyada güvende hissetmek ve bunu psikolojik olarak nasıl yarattığımız, genellikle annemiz, biyolojik annemiz veya birincil bakıcımız aracılığıyla olur. Psikolojide buna bağlanma teorisi denir.

Bu nedenle, çakra sistemine ve insan deneyimine bütüncül bir perspektiften baktığınızda, aslında bağlanmanın temelinde güven, sabitlenme tıpkı bir ağacın kök salmasını ve ayakları yere yani toprağa basmayı mecazi olarak düşünmek gerçekten önemlidir. Bu nedenle, örneğin Muladhara, topraklama sabitleme hissini güvenli hale getirir. Yukarıda da bahsettiğim üzere tüm çakralar birbiriyle ilişkili ve bağlantıdadırlar. Yine bu noktadan baktığımızda Muladhara’yı inşaatın temeli gibi düşünebilir ve temeldeki dengesizliğin tüm yapıyı nasıl etkilediğini göz önünde bulundurabiliriz.

Örneğin, depresyonda olan, doğumdan itibaren travma sonrası stres bozukluğu veya doğumdan itibaren doğum sonrası depresyon geçirmiş bir anneniz olabilir. Belki anneniz sizinle yeteri kadar ilgilenemiyordu. Belki alkolik ya da bağımlı bir anneniz ya da birincil bakıcınız vardı veya anne ve babanız işkolikti. Bu sorunlardan herhangi biri ve Muladhara’yı etkileyebilecek diğer travmalar ve istismarlar mevcutsa ve şiddet içeren bir ortamda yaşıyorsanız bu güvenlik duygusunun gelişimini etkiler. Herhangi bir güvensiz ortamda yaşıyorsanız ya da büyüdüyseniz, örneğin savaş bölgesinde büyüdüyseniz veya aileniz böyle bir ortamda büyüdüyse ve evde duygusal istismar varsa, bebekler temel bir güvensizlik duygusu taşırlar ve kendilerini güvende hissetmezler. Bütün bunlar aktarılabilir ve bilinçaltını gerçekten etkileyebilir. 0 ila 12 ay hakkında konuştuğumuzda, gelişim evresinin konuşma öncesi ve ön bilişsel gelişimden bahsediyoruz. Yani bu tür deneyimlerin etkilerinin çoğu bilinçaltında kategorize edilecektir. Hayatımızın bu aşamasında kelimelerle kendimizi ifade etme becerisine sahip değiliz ve o zaman açıkça düşünce ve tepkiler oluşturamıyor olabiliriz ancak bilinçaltımızda bu durumları kesinlikle anlamlandırıyoruz. Yani, Muladhara hakkında konuşurken, yeraltında olandan (kökten) veya bilinçaltından bir şeyler ortaya çıkarmaktan bahsediyoruz.

Kök Aktarım ve Jung’un Perspektifi

Muladhara ile ilişkili olan element toprak elementidir. Yani, toprak elementini düşündüğünüzde, yaşamının en yoğun ve en ağır yönüdür. En yoğun ve en yavaş değişen elementtir. Fiziksel olarak baktığımızda da kök çakramız yani Muladhara’nın omurganın tabanından başladığını ve bu omurga tabanının yeryüzü, altında kalan bacakların, ayakların ise yerkabuğunun altında kalan kökler olduğu Muladhara’nın yine temelimiz olduğunu ve kelimenin kendisinin kök desteği anlamına geldiğini ima eder. 

Bu noktada ise ailemiz ve bizim bile tanımadığımız atalarımızdan bize aktarılan travmalar da bizi oluşturan köklerin parçalarıdır. Kuşaktan kuşağa aktarımlar, rüyalarımızda, eylemde, sözde ve ailemizin bize öğrettiği “hayat dersleri”nde hayat bulur. Aktarımı keşfetmek, önceki nesilden daha geniş bir anlatıyı tanımak ve anlatmak anlamına gelir. Ebeveynlerimizin ve büyükanne ve büyükbabalarımızın hikayelerini, özellikle askeri, ekonomik ve siyasi kargaşaya, yaşadıkları sosyal ve tarihsel ortamı onlardan dinleriz. Çocuk ve atalar arasındaki duygusal bağlar, değerlerimizin gelişimi için esastır. Bu bağlar genellikle “Ben kimim?” gibi sayısız sorunun yanıtını belirler. “Aileme göre ben kimim?” “Kime güvenebiliriz” ve düşmanlarımız kimler?” “Beni aileme bağlayan nedir?” Ve en önemlisi, “bu bağlardan hangilerini reddediyorum ve hangilerini kendimde barındırıyorum?” “Ancestral Wounds” diye de adlandırılan Kuşaklararası Travma Aktarımı kavramına ilerleyen yazılarda daha detaylı değineceğim. Bu kavram aynı zamanda Jung’ın kolektif bilinç olarak adlandırdığı yaklaşıma oldukça yakındır.

Jung’un Muladharası

Muladhara, kök çakra olarak da bilinen en altta yer alan çakradır. Doğu düşüncesinde boşaltım ve üreme organlarını etkilediği ve en temel hayvan içgüdülerimizle ilgili olduğu söylenir. Jung, Muladhara’yı içgüdülerimize, dürtülerimize ve bilinç dışımıza tepki olarak hareket ettiğimiz günlük rutin dünyamız olarak gördü. İçimizin derinliklerindeki hayata karşı kayıtsız kalırız ve olup bitenler üzerinde çok az kontrole sahip olarak çalışırız. Batılılar rutin, iş ve toplantılardan oluşan bir hayata kök saldılar. Yani Jung aslında kök çakrayı vücudun en üst kısımda hayal ederdi çünkü dünyada bilinçli olarak farkında olduğumuz şey budur. Ama Jung şöyle diyor: “Bir Hindu bu dünyada olmadığında normaldir…Onların bilinçdışı üstlerinde, bizde aşağıda. Her şey tam tersi”. Jung, Doğuluların ve Batılıların farklı gerçeklik algıları geliştirdiğine inansa da, aynı bilinçsiz süreçlerin gerçekleştiğine inanıyor. Hayatta günlük rutinimizden daha fazlası olduğunu hissettiğimiz anlarda, bir sonraki çakraya, Svadhisthana’ya seyahat ettiğimize inanıyor.