Ajna – Üçüncü Göz Çakrası
Sanskritçe “algılamak”, “komut” veya “bilgeliğin ötesinde” anlamına gelen Ajna, iki göz arasında bulunan çakranın adıdır.
Sanskritçe: Ajna
Türkçe: Üçüncü Göz Çakrası
Yeri: Kaşların arası
Ana Konusu: Sezgi, imgelem
Element: Işık
Renk: İndigo
Gölgesi: Yanılsama
Kimlik: Arketipik Kimlik
Aşırılık Olduğunda: Baş ağrıları, kabuslar, halüsinasyonlar, hezeyanlar, konsantre olmakta zorluk
Yetersizlik Olduğunda: Zayıf hafıza, zayıf görüş, kıt hayal gücü, inkar
Amaç: Ruhani algı, doğru yorumlama, imgelem, açık görüş
Psikolojik Rahatsızlık: Anksiyete, Uyku Bozuklukları, Major Depresyon, Bipolar Bozukluk
Ajna çakra, hayal gücümüzü, kalıpları ayırt etme ve görme becerimizi yönetir; bilgeliktir, bilgeliği, zihni ve zekamızı geliştirir. Üçüncü göz çakrasının, nasıl bildiğimizi bilmeden, sadece bilmenin sezgisel, altıncı hissi olan algının merkezi olduğu söylenir. Aynı zamanda rüyalarımızın ve hafızamızın merkezidir. Hayal gücümüzü aktif olarak kullanarak, dünya görüşümüz üzerinde kontrol sahibi olabiliriz. Hayal gücünün tam gücüne erişmek, hepimizin doğasında var olan bir armağandır. Ajna’nın ‘komut’ işlevi, görsel hayal gücünün güçleriyle ilgilidir. Bu, sol beyin rasyonel bilişten sağ beyin yaratıcı düşünmeye geçmemizi sağlar. Kısacası, içsel vizyonumuza geçiştir.
Üçüncü göz çakrası, gözler, beyin ve epifiz bezi etrafında merkezlenir. Sezgilerimizin, görüşümüzün, içgörümüzün, bilgeliğimizin ve maneviyatımızın yeridir. Burası, yaşam deneyimlerimizden içgörü elde ettiğimiz ve görme yoluyla bilgi edindiğimiz yerdir. Sezgilerimizi dinlediğimizde ve kendimizi zihinsel olarak açık tuttuğumuzda, Ajna çakrayı dengelemeyi ve akort etmeyi öğrenebiliriz.
Fiziksel olarak, bu çakra epifiz bezi ile ilişkilidir. Üçüncü göz olarak da bilinen epifiz bezi, beynin iki yarım küresi arasında, başın merkezinde yer alan küçük, bezelye büyüklüğünde bir endokrin bezidir. Epifiz bezi, fiziksel olarak sirkadiyen ritimle -vücudun 24 saatlik zaman dilimi ile birlikte doğal döngüsüyle- ilişkilendirilir. Epifiz bezi, uyku zamanı geldiğinde vücudun dinlenme zamanının geldiğini bilmesi için melatonin üretir. 24 saatlik saatle olan bu ilişki nedeniyle, düzenli bir uyku programı tutmak aynı zamanda Ajna çakranın dengelenmesine de yardımcı olabilir.
Enerjik olarak, üçüncü göz/epifiz bezi/Ajna çakrası “ruhun oturduğu yer” olarak bilinir. İç dünyamıza ve diğer boyutlara açılan kapıdır. Her türlü meditasyon bizi üçüncü gözümüze bağlar çünkü kendimize “girdiğimiz” yer orasıdır. Bu diğer boyutları keşfetmenin sizi fiziksel olmayan başka dünyalara götüreceği ve ruhani varlıklarla temasa geçireceği iddia edilebilir, ancak üçüncü gözden gelebilecek en önemli uyanışlardan biri sizi kendinizle temasa geçirmektir. Çoğu zaman bilinçaltı inançlarımıza ve alışkanlıklarımıza göre hareket ederiz. Genellikle zihnimizin sadece %5’i bilinçli, geri kalan %95’i ise bilinçaltıdır. Ajna çakra veya üçüncü göz, bilinçli ve bilinçaltı arasındaki perdeyi inceleyebildiğimiz, böylece kim olduğumuza ve dünya ile neden bu şekilde etkileşime girdiğimize dair içgörü kazanabileceğimiz yerdir.
Ajna’ya Psikolojik açıdan bir bakış
Bu çakra kişinin enerjisini beyne, nörolojik sisteme, epifiz bezine, gözlere, kulaklara ve sinüslere bağlar. Bu merkezde yer alan bilinç, iç gözlemi veya içini görme kapasitesini içerir. Üçüncü göz, fiziksel gözlerin ulaşamayacağı bir şekilde “görme” kapasitesini içerir. Bu merkezde kişi daha derin görme kapasitesine sahiptir. Bu sezgi, içsel bilgi ve bilgelik alanıdır. Sadece maddi fenomenlerin dış dünyasını bilmek için kişinin kapasitesini sınırlamak, bu merkezdeki enerjiyi bloke eder. Bu merkez aklın evidir, ancak bu, bu merkezin düşüncelerle aşırı kalabalık olması gerektiği anlamına gelmez. İnce bilgiye ve içsel temelli algılara erişme kapasitesi de bu merkezde yer almaktadır. Enerjinin rengini görmek, başka bir düzlemden rehberlik duymak ve başkalarıyla telepatik uyum içinde olmak, altıncı çakranın dünyayı algılamasının doğal yollarıdır. Altıncı çakranın entelektüel tarafında zihinsel olarak parlak ve çok güçlü olan kişiler, genellikle psişik yönünü ihmal ederler. Tüm olumlu ve olumsuz inançlarımız altıncı çakra tarafından yönetilir. Bu merkez aynı zamanda bu inançları değerlendirmek için psikolojik becerimizi de içerir. Bu çakrada gerçeği ve yanılsamayı ayırt edebiliyoruz. Altıncı çakranın kutsal gerçeği “Yalnızca Gerçeği Ara”dır. Bu bizi, her an karşılaştığımız iki güç olan yanlış ve doğru arasındaki farkı sürekli olarak ayırt etmeye çalışmaya iten şeydir.
Egonun saplantılarından kurtulmuş ve evrensel bilinçle özgür iletişim deneyimleyen “Benlik” artık bilgeliğin vücut bulmuş halidir. Bilgelik, genel olarak, kişinin “yaşamın temel pragmatiği” olarak adlandırdığı şeyde kanıtlanmış uzmanlık ve başarılı bir şekilde gezinme kapasitesi olarak tanımlanmıştır.. Bu pragmatikler, kişisel olgunluğu, öznel iyi oluş biçiminde öz ustalığı, akıcı ve kristalize zekanın işlevsel düzeylerini (yani, her ikisi de) içerdiği iddia edilen bir kişisel bilgelik modeline çevrilmiştir. Problem çözme için bilişsel kapasite ve geçmiş deneyimler yoluyla edinilen bilgi ve yaşam olaylarına dayalı olarak kendini yansıtma da diyebiliriz.
Bu gözlemler, alt sıradaki çakraların duygularını, ilişkisel kaygılarını ve dürtülerini dış dünyayla daha sezgisel bir etkileşim biçimine entegre edecek şekilde zekayı geliştiren kaş çakrasının merkezi bir özelliğini göstermektedir. Egosal kaygıların üzerine çıkarak, Ajna çakrası aşamasına yükselen bireyler, yalnızca bilgeliğin ayırt edici özelliklerini barındırmakla kalmaz, aynı zamanda dişil ve erkeksi yönlerini dengelemiş ve yedinci ve son çakra aşamasına yükselişlerini hazırlayan evrensel bilince açıklığı genişletmişlerdir.
Üçüncü göz çakrasının dengesinin bozulması büyük bir endişe kaynağı olabilir. Bunun nedeni, algınız ve farkındalığınız daha sınırlı hale geldikçe, var olan şeyleri olduğu gibi görmenin zorlaşmasıdır. İç gözünüz kapandıkça büyük resmi algılama beceriniz de azalır. Bu düşünceler döngüsü, korku, kendinden şüphe etme ve endişe duymanıza neden olabilir.
Dengeli bir Ajna şu niteliklere sahip olacaktır: Sezgisellik, net görüş, bilgelik, içgörü, düşünce ve duyguların netliği, maddi şeylere bağlı olmamak.
Dengesiz bir Ajna şu niteliklere sahip olacaktır: Hormonal dengesizlikler, sinirlilik, manipülatif, disiplinsizlik, düşünceyle dolup taşmış bir zihin.
Jung’un Ajnası
Jung altıncı çakrayı, Ajna çakrayı, benliğin ilahi olanla psişik bir birliği olarak görür. Yogik metin, Jung’un insan deneyimi için imkansız olduğuna inandığı egonun ortadan kaybolmasını anlatır. Jung, “ego tamamen ortadan kalkar; psişik olan artık içimizde bir içerik değil, onun içeriği haline geliyoruz”. Carl Jung